Öğrenme ve Öğretme Kuramları Dersi (10.11.2015)
Dersin bugünkü oturumunda birönceki hafta izlediğimiz videolar üzerinden davranışçı, bilişsel ve yapılandırmacı yaklaşımların öğretim materyalini ve materyalin sunuş şekilleri üzerindeki farklılıkları ve aynı zamanda öğrenen ile etkileşimi nasıl kurguladıkları üzerinde durduk.
Yaklaşım | Uyarıcı | Tepki | Uyarıcı | Davranış |
Davranışçı Yaklaşım | Merdiven | Basamağa basmak | Müzik | Doğru davranış sergilendiğinde öğrenen ödüllendirilir ve davranış tekrar edilir. Öğrenene ceza verilirse ve ödüllendirme ortadan kalkarsa istenen davranış gerçekleşmez veya söner. |
Bilişsel Yaklaşım | Merdiven | Basamağa basmak | Müzik | Öğrenen uyarıcıyı olumlu olarak kabul ederse veya uyarıcı hoşuna giderse davranışı yapmaya devam eder. Bu bağlamda etkileşim ile biliş (motivasyon, ilgi, ön bilgiler, içsel koşullar, vs.) arasında bir bağ oluşur ve bilişteki değişim davranışta gözlemlenebilir ve dolayısıyla öğrenen kendi başına öğrenme eğilimine girebilir. |
Yapılandırmacı yaklaşımda bireyin kendisinin etkileşimi nasıl kurgulayıp gerçekleşireceğine karar verebileceğini ve öğreticinin klasik anlamda sürekli uyarıcı sunan ve ilgili uyarıcıya doğru tepki gösterilmesini bekleyen, ödüllendiren/cezalandıran davranışçı/bilişsel rollerinin dışında bir role sahip olabileceğini öğrendik. Öğreticiyi tanımlamak için rehber, arabulucu, maniple edici ve fırsatçı gibi metaforlarla, öğreneni ise “oyun kurucu” olarak yeniden tanımladık. Yapılandırmacı yaklaşıma göre “sabit bir öğrenme” söz konusu değildir ve öğretici uyarıcılara müdahale edip onları çoğaltmakla sorumludur. Bunu gerçekleştirebilmesi için de öğrenen ihtiyaçlarını ve motivasyonunu göz önünde bulundurabilmelidir. Öğrenen ve öğretenin sürekli olarak birbirlerinden öğrenmeleri gereken durumlar olduğunu tespit ettik. Aslında bu durumu daha önce Freire'nin kitaplarında okuma fırsatım olmuştu. Freire (2013) bu konuyu aşağıdaki gibi tanımlayıp açıklamaya çalışıyor:
Diyalog aracılığıyla, öğrencilerin öğretmeni ve öğretmenin öğrencileri ortadan kalkar ve yeni bir terim doğar: Öğrenci-öğretmen ve öğretmen-öğrenciler. Öğretmen artık sadece öğreten değil, öğrencilerle diyaloğu içinde kendisine de öğretilen biridir; öğrenciler isekendilerine öğretilirken kendileri de öğreten kişilerdir. Böylece öğretmen ve öğrencile, içinde herkesin büyüdüğü bir sürecin sorumluları haline gelir. Bu süreçte “otoriteye” dayalı gerekçeler artık geçerli değildir; artık etki edebilmesi için otorite, özgürlüğün safında olmalıdır, karşısında değil. Burada hiç kimse başkasına ders vermez, hiç kimse de kendi öğrenmiş değildir. Bunun yerine insanlar, dünya aracılığı ile bankacı eğitimde öğretmenin sahip olduğu idrak nesneleri aracılığı ile birbirlerine öğretirler (s.65).
Referans:
Freire, Paulo (2013) Ezilenlerin Pedagojisi. İstanbul: Ayrıntı Yayınları