Monday, December 7, 2015

Eğitimde Fatih Projesi/Eğitim Teknolojileri Zirvesi, 2015 Gözlemler ve Memleketten Eğitim Manzaraları



Eğitimde Fatih Projesi/Eğitim Teknolojileri Zirvesi, 2015 Gözlemler ve Memleketten Eğitim Manzaraları
Bu yıl ilk defa düzenlenen Fatih Projesi ile ilgili Zirveye katılmak için Cumartesi sabah (05.12.2015) Ankara’ya geldim. Konu Fatih projesi olunca bu işleri yakından takip eden amatör birisi olarak, üniversiteyken başarıya ulaştırılmayan YÖK-Dil projesinin okuldaki kurum sorumlusu olarak çalışmış olmam sebebiyle ve eğitimde teknoloji entegrasyonu konusundaki merakın getirdiği heyecanla etkinliğe katılmamak olmazdı. Etkinliğin sabahki oturumlarının küçük bir kısmını kaçırdım trafikte vakit kaybetmemden dolayı ancak en önemli kısımlarına yetişme imkanım oldu. Dinlemeyi dört gözle beklediğim kısımlarda öğleden önce ve öğleden sonra gerçekleşti. İlk oturumda Fatih projesiyle ilgili pek çok kurum sorumlusu projenin kısa tarihiyle başlayıp, şu ana kadar ne çok işler yapıldığı ile devam edip ve “inşallah başaracaaz” temennileriyle konuşmalarını bitirirken, dikkatimi çeken ilk kısa ama öz konuşmayı Bilkent Üniversite’sinden bir öğretim üyesi (Doç.Dr.Mustafa Akgül) yaptı ve dinleyicilerin çoğundan hatırı sayılır bir ilgi gördü. Kısaca dikkat çektiği birkaç hususu buradan paylaşmak projenin takip edilmesi açısından verdiği emeği teslim etmek yerinde olacaktır diye düşünüyorum: a) tüm bu teknolojik yatırımlar yapılırken “yasakçı” önlemler alarak teknolojik olanakları öğrenicilere sunmak çok da faydalı olmaz, b) eğitimde bu tür değişiklikleri yaparken öğrenicinin “merak” duygusu ön planda tutulmalı, c) teknolojik entgegrasyonlar yapılırken “izleyici öğrenci” algısı değişmeli ve “katılımcı ve eğlenerek öğrenme” hususu göz önünde tutulmalı, d) dar gelirli aileler için internet erişimi kamusal güvence ile ücretsiz olarak sağlanmalı ve dağıtılan tabletler tüm aile bireyleri tarafından kullanılabilmeli, e) şu anki çoktan seçmeli bir içeriğe/yönteme dayanan sınav sistemi tekrar gözden geçirilmeli ve eğitimin odağından çıkarılmalı, f) özgür yazılımların eğitime entegrasyonu desteklenmelidir (Bu yazıda benim ilgimi çeken konuları kısaca özetledim, sunumun tümünü öğretim üyesinin kendi web alanında bulup incelemeniz de mümkündür (Bkz.: Sunum: <http://akgul.web.tr/yazilar/sunum>).
Fatih Projesinin gelişimi ve yaygınlaştırılması konusunda yukarıda bahsi geçen tüm bu konuların çok önemli olduğunu ve projenin başarıya ulaşabilmesi için karar vericiler tarafından ciddi anlamda göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de bulunan ailelerin sahip olduğu eğitim durumu ve sosyo-ekonomik seviyeler, öğrenicilerin öğrenme süreçlerinde belirleyici olduğunu tüm çevreler yakından bilmektedir. Dolayısıyla, aile bireylerinin yeterli teknolojik okur yazarlığının olup olmaması kamusal eğitim alan ve sürekli olarak öğretmenin ve belirli bir rol-modelin yardımına ihtiyacı olan öğrenicilerin üzerinde hedeflenen davranışların ortaya çıkmamasına sebep olabilir. Özgür yazılımların ulusal ve bireyselleştirilmiş eğitim alt yapısının yapılandırılması sürecine önemli katkılar yapabileceği günümüzde tartışılmaz bir gerçek haline gelmiştir. Eğitim sektöründe lisans/ücret tabanlı yazılımların ve ders içeriklerinin kullanılıyor olması ne yöneticilere ne de öğrenicilere balık tutmayı öğretiyor, ancak sadece hazırı tüketmeyi teşvik ediyor. Öğrencilere sağlanan tablet ve akıllı tahtalarda kullanılmak üzere sistematik olarak yapılandırılmış içerik ve içerik yönetim sistemlerinin mevcut olmaması ve mevcut ders müfredatlarına paralel olamayan ve hatta (bir türlü tespit edilemeyen) öğrenici ihtiyaçlarından bağımsız web ortamlarının sunulması pratik olarak cihazların etkili bir şekilde kullanılmasını engelleyebilmektedir. Bununla birlikte en önemli vurgunun sınav sistemi konusunda olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Çünkü tüm bu teknolojik yatırımların öğrenicilerin davranışlarında olumlu çıktılara sebep olabilmesi gerekiyor ve şu anki sınav içeriği ile teknolojik açıdan yapılan yatırımlar birbirini tamamlayabilen unsurlar olarak durmuyor. Öğreniciler sağlanan akıllı tahta ve tablet imkanlarıyla kısmen de olsa mevcut bilgi ve becerilerini anlamlandırma, yineleme ve uygulama stratejileri ile zenginleştirebilme imkanlarına sahip ancak gelişen olası becerilerin düzgün ve tamamlayıcı olarak paralel sınav ölçekleri ile ölçülebilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Diğer bir değişle, hali hazırdaki sistemle bu tür yollarla kazanılan veya değiştirilen davranışlar ölçme/değerlendimenin doğasına aykırı bir şekilde ölçülmeye çalışılıyor. Kaldı ki öğrenicilerin öğrenme başarılarının eğitim/öğretim materyallerinin içerik ve kullanım şekilleri ile doğru orantılı olması öngörülür. Diğer taraftan teknoloji entegrasyonlarından daha ciddi sorunları (sorunlu sınıf yönetimi, çoktan seçmeli ölçme değerlendirme sistemi, sosyo-kültürel önyargılar, yetkin öğretmen açığı, eksik kadrolar, okulların ve sınıfların fiziksel alt yapısızlığı, ailelerin kamusal eğitimin bir parçası olamaması, fakirlik, v.s.) çözmeden dev teknolojik yatırımlar yapıp toplumun kısa sürede buna olumlu cevap vermesini beklemek inanılması güç bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. (Bu hususlardaki detaylı bir analizi Kemal İnal’ın takip eden adresteki yazısında bulmanız ümkün olacaktır. Bkz.: Makale).
Kısacası eğitime teknoloji entegrasyonu konusunda yapılan yatırımların gerçekten başarıya ulaşabilmesi yukarıda belirtilen sorunların ne düzeye kadar çözülebildiğine bağlıdır. Katıldığım zirve ile derste gördüğümüz konular arasında direk olarak bağlantılı olan bu tespitlerin herkes için açıklayıcı olacağı kanısındayım, eğitim/öğretim sürecinde öğrenicilere edindirilen davranışların düzgün bir biçimde yapılandırılması ve davranışların kalıcılı olmamasının tespiti ancak doğru ve gerçekçi eğitim politikalarının hayata geçirilmesi ile gerçekleşebilir.